Advert
Advert
SON DAKİKA
Advert

BİZE NE OLDU?

Son Güncelleme :

15 Ekim 2022 - 23:37

reklam
BİZE NE OLDU?
reklam

Bize ne oldu?   sorusu bir süredir sıkça sorulmaya başlandı. Bize/Türkiye toplumuna bir şeyler olduğunun farkındayız. Ben bu soruyu birkaç yıldır gündeme getiriyorum.

Toplumsal dokunun çürüdüğü, insanın, renklerin, tatların, zevklerin, inançların, duyuların, sözlerin, şarkıların, gazetelerin, televizyonların ortadan bıçakla kesilmiş gibi olduğunu;

iyi/kötü, güzel/çirkin, doğru yanlış, siyah/beyaz, yandaş/vatan haini diye ikiye ayıldığını; evrensel insanî değerlerle belirlenen ahlâk normlarının yıkıldığını;

görülmedik bir sevgisizliğin ve içe kapanma ile bastırılan duyguların dışavurumunda, nefret, kin ve düşmanlığın toplumu kuşattığını, gamlı baykuş misali tekrarlayıp duruyorum.

İki aydır anavatandayım. Nereye gitsem, kimlerle (telefonla ve/veya yüz yüze) konuşsam; Hatay’dan İzmir’e, İstanbul’dan Ankara’ya, Adana’dan Diyarbakır’a, cami avlusundan meyhaneye, burjuva çevresinden hak arayan işçilere, zenginlerden fakire, Türklerden Kürtlere, Sünnîlerden Alevilere, dindarlardan ateistlere, sağcılardan solculara kadar bu ülkenin ezici çoğunluğu huzursuz, güvensiz, bezgin ve en kötüsü umutsuz.

Ve nereye gitsem, kimlerle konuşsam, özünde aynı özlem, aynı istem…

“Olağanüstü bir dönem”den geçtiğimiz doğru da nereye geçtiğimiz belli değil. Cem Karaca, 1999’da bestelediği, “Bindik Bir Alamete….” Başlıklı şarkıda, “Bu döngü kısırdöngü, başı var da sonu yok“ der. Karaca’nın bu sözlerine katılmamak mümkün mü?

Bugünlerde vatandaşlarımızın büyük kesiminin haletiruhiyesi şöyle sıralanır;

Birincisi Belirsizlik;

Ülkemizin nereye gittiğini, sürüklendiğini bilmiyoruz,

İkincisi Karamsarlık;

İşlerin iyiye gitmediğini, hatta kötüye (krize) gittiğini gözlemliyoruz.

Üçüncüsü Çaresizlik;

Vatandaşız ama kendimizi ikinci sınıf vatandaş hissediyoruz. Ülkemizin kaderi üzerinde en küçük etkimizin bulunmadığı hissine sahibiz. Susuyoruz, kaçıyoruz, aklımızdan ve yüreğimizden her geçeni söyleyemiyoruz. Hele hele hiç soramıyoruz.

Dördüncüsü Korku;

Türkiye korkuyor… Teröre kurban gideceğinden, iç ve dış savaş çıkacağından, askerdeki çocuğunun öleceğinden, herhangi bir sebepten içeri alınacağından korkuyor. Toplum yüz yüze gelmeye korkuyor. Güvenilir bir mesafeden kendi “hakikatlerini sıkmayı” tercih ediyorlar. Yüzleşmekten korktuğu için biri ötekinin yüzüne bakmıyor, bakamıyor. Sadece bir birilerine, deyim yerindeyse, arkadan küfrediyorlar ve/veya ihbar ediyorlar. Fakat ortalığı birlikte cehenneme çeviriyorlar…

Bu olumsuz ortamda ne mi yapılabilir ?

İtalyan yazar ve romancı İtalio CALVİNO’nun Citta İnvisibili (Görülmez Șehirler) adlı eserinde Marko Polo’ya söylettirdikleri belki az da olsa işimize yarar:

“Cehennem gelecekte olan bir şey değildir. Eğer cehennem diye bir şey varsa ; o halihazırda buradadır. Biz onu birlikteliğimizden yarattık ve onu her gün yaşıyoruz. Ondan çekilen acıdan kurtulmanın iki yolu var: Cehennemi kabul edip, onu görmeyecek kadar onun parçası olmak; ikincisi daha risklidir ve sürekli uyanık olmayı gerektiriyor: Cehennemin orta yerinde kimin ve neyin cehennem olmadığını ara, öğren ve katlanmalarına yardımcı ol, onlara alan aç.”

Evet, acilen bunları yapıp yaşadığımız kısırdöngüden çıkmamız gerekiyor. Bizleri bölen, ayıran siyasal, ideolojik, inançsal, mezhepsel, etnik fay hatlarının üzerinde köprüler kurarak bu ülkenin her kesiminden barışçı, vicdanlı, namuslu iyi insanları birbirimize nasıl ulaşabiliriz? Yan yana, kardeşçe, bir arada aydınlığa ve umuda yürüyebilir miyiz? Birbirimizi ötekileştirmekten, yıpratmaktan, kemirmekten vazgeçip evrensel insanî değerler paydasında buluşmayı deneyebilir miyiz ?

Kendi içimizdeki engelleri, önyargıları, husumet ve ihtirası yenebilsek, kendi yanılgılarımızı, zaaflarımızı görüp başkalarının da yanılabileceğini anlayabilsek, önce kendimizle yüzleşip, kendimizi yenip sonra düşman gördüğümüz öteki’nin gözünün içine bakıp elini tutmaya cesaret edebilsek başarabiliriz, diyorum ben.

Bizim işimiz umuttur. Bizim ideolojimiz insana inançtır. Bizim inancımız gecenin sonunda sabah olacağı, zulmetin peşinden aydınlığın geleceğidir.

http://ikinciyüzyil.com.tr

 

reklam

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.