BOSTANCI'DAN MODA'YA VAPUR... - İkinci Yüzyılİkinci Yüzyıl

BOSTANCI’DAN MODA’YA VAPUR

Maltepe’den Marmaray’a bindim. Arkadaşım Elif’ Bostancı’dan Moda’ya vapur seferlerinin başladığını söylemiş, ben de en kısa zamanda Moda vapur sefasını yapmaya karar vermiştim.

Metroda tarifeye baktım 10.35 seferi varmış. Bir saat var. Biraz gazete okuyup, bir şeyler yaparsam vakit geçer. Sonra ver elini deniz, vapur, Moda…

İlk defa yapılacak ne çok şey var bu şehirde. Şehrin şiiri ve gizemi buradan geliyor…

Bugün 10 Kasım. Atamıza selam sevgi ve saygı gönderdim. Sabah dokuzu beş geçe siren ve İstiklal Marşı’nı kaçırdım. Çocukluğumuzda televizyon kapanırken ayağa kalkar, bitene kadar hazır ol pozisyonunda kalırdım.

İskelenin önündeki küçük Beltur kafede çay, tost ve çeşitli atıştırmalıklar var. Fiyatları makul ve lezzetli.

Zaman su gibi aktı. Neredeyse kaçıracaktım vapuru… Bir sonraki vapur bir hayli geç.

Bostancı Adalar iskelesi bildik bir yer. Tiz sesleriyle bir kaç martı bağırıyor. Anonslar, trafik gürültüsü.

Çapkınca göz kırpan güneş. Tadını çıkarın bunlar son demler der gibi… Sözünü dinliyorum güneşin.

Turnikeden geçtim, heyecanlıyım.
Sanki ilk kez biniyorum vapura. Önce Moda, sonra Kadıköy’e uğruyor, en son Kabataş’a gidiyormuş. Bir sonraki sefer 13.35’te. Motorcular alınmasın ama şehir hatları vapurlarının hali bir başka. Çayları da tostları da içindeki konfor da daha güzel.

Mavi Marmara’nın mavi motoru iyi motor lafın üstüne gelir misali kurumla süzülerek iskelede durdu.

Muhtemelen adalardan geliyor… Gözlerim bizim bineceğimiz vapuru arıyor. Halen yok, ya da duran bir vapur var o mu acaba. Heyecanım daha da arttı. Kapı açıldı meğer oradaymış bir süredir. Yürüdüm, geçtik yine de sordum Moda değil mi, evet der gibi başını salladı görevli.

Vapur bir kaç martı ile birlikte hareket etti. Martı çığlıkları çoğaldı. Vapurun düdüğü öttü. Yola çıktık.

Merak ettim kaç dakika sürecek. tarifeye de bakmayacağım. Daha heyecanlı böyle… Eskiden de varmış bu seferler. Geçmişe, bugüne selam.

Üst kata çıktım. İçeride kalamam. Yolculuğu kapalı yerde geçiremem. Hızlı adımlarla güverteye çıktım.

Saat 10.35. Önce motorlar çalıştı. Sonra denizin hışırtısı sonra o kendine has düdük iki kez. Kalkıyoruz, yaşasın.

Bir martı pike yaparak geçti. Yandaki şehir hatları vapuru bizimkine bir şeyler söyledi ince bir düdük sesiyle… Rotayı çevirerek burundan doğru dönerek yola çıktı bizimki…

Uzaktan Dragosu görüyorum. Sahil yolu, Küçükyalı, İdealtepe, Maltepe ve Dragos…

Güneş olunca denizin rengine doyum olmuyor. Uzaktan Burgaz, Kınalı, Sedef adaları görünüyor…

Yolculuk heyecan verici ve keyifliydi. Tavsiyeler pek sevilmez ama tavsiye olunur….

10.35 te hareket etmiştik. Şu an 10.43 ve yolun bitmesine daha var. Bir yan adalar, diğer taraf sahil yolundan başlayarak Bostancı Suadiye ve diğer semtler…

Denizin ortasında martılar oturmuş dinleniyor. Adaları geçmişiz, minikler kalmış, yok, hepsi görünüyor

Aşağı kata indim.

Bu vapur değilmiş motormuş ya. Fakat şehir hatlarının yine de. Vapur yokmuş. Sığıyoruz ama dedi portakal suyunu dolduran görevli.. Etrafı seyrediyorum nerede olduğumu anlamaya çalışıyorum ama o televizyon seyrediyor. Normal, günde kaç kez gidip geliyordur. Caddebostan’daki kocaman park görünüyor.

Sol karşıda Ayasofya’yı, karşı yakayı görüyorum.

Uzaktan Moda iskelesi seçiliyor…