”BİR SOHBETİN ÖZETİ”
Heyecanlıyım. Günler sonra bize kalan bir cumartesi günü Masumiyet Müzesi’ne ya da Burgazada’ya gitmek konusunda kararsızken, sevdiğimiz bir dostumuzun bizimle gelmesi netleşince Burgaz’a gitmeye karar verdik.
Güler Yüzlü Burgaz…
Yeni yıl öncesi, yılın son ayının mevsim normallerine göre sıcak bir gününde yine Burgaz yolcusuyuz.
Hava durumunda bir anormallik görünmüyor. Yağmur yok, biraz lodos olsa da adaya gitmek için uygun bir gün…
Motor hareket etti. Lodos nedeniyle hoplaya zıplaya yol alıyoruz. Hava kapalı, deniz gri…
Her zaman ada motorlarına eşlik eden martılar bugün görünmüyor. Hafta sonu nedeniyle yolcular biraz fazla.
Sevimli ve iri yarı bir sokak köpeği, adalara gidecek motor iskeleye yanaşıp, kapılar açılınca kafileyle birlikte motora binmek için sıraya girdi. Belli daha önce adaya gidip gelmiş. Köpeği gören kaptan anons yaptı. ”O köpeğin bileti var mı” Topluluktan ses çıkmadı. Devam etti kaptan; ”Binmesin, uğraşamayız şimdi onunla.” Üzüldük. Köpek anladı, kafileden ayrılıp, uzaklaştı…
İçeri oturduk. Çay aldım fakat beğenmedim, ya üzerine su çekmişler ya da fazla bekletmişler, neyse…
Adalara yaklaştık. Önce Büyükada, sonra Heybeli sonra da canım Burgaz…
Günü şair, yazar, ozan Muzaffer Özdemir’le başlattık…
Direkt şairin iskelenin karşısındaki yerine gittim. Gazeteleri alıp, şairin, mekanın yan tarafına koyduğu masadaki sandalyelerin birini çekip oturmuştum ki, Doktor Bey, iskelede göründü. Yanımıza geldi. Tanışma faslından sonra sohbete başladık…
BİR SOHBETİN ÖZETİ
-Yok olunca babacığım
Kavga- dövüş yeryüzünden-Barışı dünyaya sığdıramazsan
Dünyayı barışın içinde sakla-Bir de sevgi babacığım
Aşarsa insan boyunu-Sevgiyi insana sığdıramazsan
insanı sevginin içinde sakla-Umudumuz babacığım
Dağlarımızdan yüce-Umudumuz daim aydınlık olsun
Uyanan seheri içinde sakla…
Muzaffer Özdemir
Yıldız Barışması
Ustalar konuk oldu sohbetimize… Nazım Ustaya, Ahmed Arif’e, Enver Gökçe’ye selam gönderdik.
Ahmed Arif’in Anadolu, Nazım Usta’nın Hapiste Yatacak Olana Bazı Öğütler şiirini ve kendi şiirlerini okudu yazar, ozan Muzaffer Özdemir… Yokluğum Yokluğunuza Armağan Olsun kitabını Doktor Bey’e hediye etti.
Söz Rus yazar Makarenko’ya geldi. ”Yaşam Yolu” kitabını bu zamana dek okumadığıma esef ederek en kısa zamanda almaya karar verdim.
Makarenko, Gorki ekolünden gelmiş, bizi yazıyor… Hepimizi yazıyor…
AZINLIKTA KALDI KALBİMİZ
Gün gelir konuşur insanın kendi sesi
Parlamaya başlar her şey
Adımızın altına sıkıştırdığımız her şey
Gökyüzü, kanaviçe, naftalin
Paylaştığımız ne varsa, unutulmaya yüz tutan
Odalarda, oralarda, yahut çocuk parklarındaİzlerimizi aradım
Yağmur sularının ve çığlıkların doldurduğuDüşündüm
Yıkılan güzel şeylerin
Dışımıza dökülen kırıkları mı
Çok ses çıkarır
Yoksa
İçimize dökülen kederleri miDüşündüm
Bir şey ne kadar unutulmuşsa
O kadar hatırlanırDüşündüm
Mutluluklar alınmış çocuklar ödenmiştirDüşümdün
Birbirine karışmış elma bahçelerimiz
Yatarken fırçalanmış dişlerimiz vardıDüşümdün
Öğretmenden çok şiir girerdi dersimizeDüşümdün
Komşulardan çok sinema otururdu mahallemizde
Çatlak Şoray otururdu.
Sultan Şoray otururdu
Türkan Şoray otururduDüşümdün
Öz amcalarımızı ozanlardan seçerdik
Akrabalarımızı Sait Faik’le Neyzen Tevfik’le
Arkadaşlarımızı Can Yücel’le, Arif Keskiner’le donatırdıkŞimdi
İçimizden geçen elma bahçeleri durdu
Parlayan her şey durdu
Fahriye Abla’sız kalmış bir mahalle çıkmazıyız
Adımız
Yalnızlık civarında bir yerlere taşındı
Azınlıkta kaldı kalbimiz.
Muzaffer Özdemir
Şair şiirlerini okudu. Hem nasıl okumak; duyarak, yaşayarak, yaşatarak… Biz şiirin içinde, şiir bizim içimizde… Düşsel bir dünyaya girdik ve geri dönmek istemedik…
Üç eski tüfek bir araya gelince zamanı unuttuk. İskelenin karşısındaki açık hava kitapevinde, edebiyat ve şiir dolu leziz bir sohbet ile akşamı ettik. Madam Martha koyuna ve adanın diğer bölümlerine yürüyüş yapmak için zaman kalmadı. Biz memnunduk ama sevgili arkadaşımız Dicle’yi biraz küstürdük…
Gökten dört elma düştü. Biri Muzaffer Özdemir’e, biri Doktor Bey’e, biri Dicle’ye, biri de tüm şiir severlere…
Sevgiler…