Advert
Advert
SON DAKİKA
Advert

VURGUNLUKLAR

Son Güncelleme :

13 Ekim 2022 - 5:49

reklam
VURGUNLUKLAR
reklam

Oturduğumuz semtlere bağlanmamız her köşesine ayak izlerimizi bıraktığımız için olabilir mi yoksa alışkanlıktan mı kaynaklanıyor.

Aslolan her yere uyum sağlayabilecek esnekliği göstermekse de alışkanlıklarımız önemli rol oynuyor yaşantımızda çoğu zaman.

Sabah kahvesini içtiğimiz saat, çayı açık veya koyu, limonlu, limonsuz içmemiz, televizyon kanalını değiştirirken mutlaka birden başlatma alışkanlığı ya da takıntısı gibi. Takıntı nerede başlıyor alışkanlık nerede bitiyor ya da hepsi birbirine mi karışıyor. Alışık olmadığımız bir dünyada ve ülkede yaşıyoruz. Alışabiliyor muyuz tabi ki hayır… Acıya zulme haksızlığa kim alışabilir ki…

Anlamsızca fırın üstü yazısı okuma tekrarı yaptınız mı yemek pişirirken ocağın başında hiç. Siyah önlük zamanı o eylül karmaşasındaki kokulu silgi ve ciltli kitap kokusu hiç aynı olmadı nedense. Aynı nehirde iki kez yıkanamadık tamam. Her şey değişip akmada ona da tamam. Zaman yolculuğu yapsak öyle astralından değil, kuş bakışı ya da uzaktan bir baksak mı yaşamımızın kilometre taşlarına. Ama dayanamayıp değiştirmek istemez miyiz bir sürü şeyi. Olmaz dinamik bozmak yok. Öyle olsaydı böyle olmazdı. Her durum kendi özgül koşulunda saklı değil mi?

Akışa güven dedikleri her ne kadar rahatlatıcı olsa da, yüzlerce kişisel gelişimi belki çerez niyetine hatmetsek de (ki bazılarında iyi şeyler de çıkabiliyor.) Yola devam ederken dayanıklılığı artırmak için doping görevi görüyor da olabilir… Akışa güvensek mi?

Samet kime baba diyecek bilemeyiz ama Selvi Boylum Al Yazmalım’da aşka bakışımızı sorgulamadık mı? Arkadaş filminin mutlu sonla bitmesi için usta siyaseti bıraksın diye düşünen de çıkmıştır kuvvetle muhtemel…

Üç Hürel, Ersen ve Dadaşlar, ”Bir ayrılık, bir yoksulluk bir ölüm…”

derken, hele de Cem Karaca Namus Belası ya da;

”Kız öyle gezme ince basma adından söz edilir
Sendeki işve anamda olsa babam geri dirilir
Domur domur emceklerin mintanını gerdirir.”

derken, O eski anılar, alışkanlıklar tutuyor bir yerden kolumuzdan…

Bir manininiz yoksa annemler size gelecek mahallesinde büyüdüm ben. Manimiz de olsa gelirdi misafirler. En alasından da ağırlanırdı komşu hanımlar… Fakat yazık yıkacaklar burayı da bir gün. Süpermarkete karşı bakkalı savunacak kahraman da kalmadı ne yazık ki. Göz göre göre güzelim bahçeleri ve yeşili teslim edecekler müteahhite ve girecek tüm mahalle sakinleri tıkış tıkış dairelere…

Ah bir tren yolculuğu yapsak Sibiryalı, Moskovalı o güzelim klasiklerin yazıldığı yerlerden geçsek trenin tekdüze gürültüsüyle sert Rus votkasını bir anda yuvarlayıp sapasağlam kalksak yerimizden…

Biz bazen Altın Gün grubunun şarkılarını dinleyip geçmişe selam söylüyoruz böylesi de güzel…

En iyisi, güne bakalım, sevdiklerimizle güzel anları çoğaltalım. Aksi takdirde olan saçmalıklar haletiruhiyeyi darmadağın ediyor.

Cem Karaca’nın şarkısının devamı mı?

”Seni bana Mevla’m değil, kendim kendime yazdım
Tabancamın kabzasına adın bıçakla gazıdım
Ben eskiden uslu idim seni gördüm de azdım
Ak undan ekmek gibi yumuşak ellerin oy ellerin
Badem mi ezdin bal mı süzdün dillerin oy dillerin
Sensiz iflah olabilmez hallerim oy hallerim.”

Göz kırpan ve gülümseyen yüz…

https://ikinciyuzyil.com.tr

 

reklam

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.