Advert
Advert
SON DAKİKA
Advert

“YAZGICI (FATALİST) ZİHNİYET ENKAZI”

Son Güncelleme :

21 Şubat 2023 - 19:12

reklam
“YAZGICI (FATALİST) ZİHNİYET ENKAZI”
reklam

“YAZGICI (FATALİST) ZİHNİYET ENKAZI”

Depremde can kaybımız 42 bine yakın, hayatı kararan yüzbinler, viraneye dönen şehirler, geleceği belirsiz, amansız, umarsız bir zamanın içine savruluyor milyonlar. Deprem üstüne deprem. Dün akşam saatlerinde memleketim Hatay’ın Defne ilçesinde 6.4 ve 5.8 büyüklüğündeki depremde son durum 6 can kaybı, 294 yaralı. Enkaz halinde üzerimize yıkılmış sorunlarla baş başayız. Türkiye yaralı, büyük bir acılarla yüz yüze. Hepimiz felaketin büyüklüğü, kayıplarımızın sayısı karşısında dehşet içindeyiz, depreme karşı çaresizliği bir kez daha yaşamış olmaktan dağılmış haldeyiz.

İki haftadır TV ve internetten görebildiklerimizin ağırlığının, binlerce kilometre uzakta bizlerin bile günlük işlerimizi yapamaz hale getirmesine baktıkça, ülkemizdeki insanların, hele de afeti doğrudan yaşamakta olan insanlarımızın yaşamakta olduğu acının, mağduriyetin, çaresizliğin boyutunu düşünmekte aciz kalıyorum. Hepinize sabırlar diliyorum.

Bu geçen iki haftada bütün enerjisini, (aile fertlerinin de bulunduğu) enkaz altından insan kurtarmaya, yaralı veya çaresiz insanlara ilk ve temel yaşam yardımları yetiştirmeye harcayanlar, insanlığa olan inancımızı bir kez daha pekiştiriyorsunuz. Kişisel kariyerine, cebine, politikasına faydası olmayacak sessiz iyilikleri yapabilen sizlere duyduğum derin hayranlığımı ve sonsuz minnettarlığımı da kişisel bir not olarak kayda geçirmek istiyorum.

***

Bizim “felaket” dediğimize Fransızlar “désastre”, Anglosaksonlar “disaster” diyor. Latince, “dis (uzak)” ve “astrum (yıldızlar)” sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuş. Antik Yunan çağı inancıyla yıldızlardan uzak düşme yani bahtsız olma durumunu ifade eder. Türkçedeki “felaket” ise Arapça ‘felek’ sözcüğünden geliyor. ‘Felek’ de aslında Latince karşılığı gibi, ‘yıldızların döndüğü gökyüzünü’ ifade eden bir semantiğe sahip. Arapçada astronomi bilimine ‘ilm-ül-felek’ deniyor.

Ders çıkarmak bir tercih değil, sorumluluktur. Bela ile aynı kökten gelen ve omuzların taşıyamayacağı ağır bir yük anlamında ‘vebal’ bunu ifade eder. Bütün bunları umursamayan insana ise hiçbir yük, hiçbir vebal yani hiçbir sorumluluk kabul etmeyen anlamında yine aynı kökten türemiş bir sözcük olarak ‘la-ubal’i denir.

‘Felaket’ veya ‘disaster’ sözcüklerinin her ikisinin de göklerle ilgili olması tesadüf değil. Tarihin büyük bölümünde insanlık, depremi ‘göklerden gelen bir gazap’ olarak gördü. Daha çok da Tanrı’nın veya tanrıların günahlara öfkesi olarak…

1 Kasım 1755’te Lizbon’u yıkan ve bugünkü hesaplamalarla 8.5-9 arası bir büyüklükte olduğu tahmin edilen depremde, Azizler Bayramı ayini için toplandığı kiliselerde müminlere mezar oldu. Kilise hiyerarşisi, yüzyıllardır yaptığı gibi, hemen depremin, dünyadaki günahlar yüzünden meydana geldiğini ilan edecekti. Ancak, Aydınlanma Çağı’na giren kıtada bu kez bu açıklamayla başına geleni kabullenmeye hazır olmayacak insanlar vardı artık. Nitekim çok geçmeden sorgulamalar başladı.

***

“Görün parçalayıp yuttuğu şu yüz binlerce zavallıyı yeryüzünün!
Kanlar içinde, parçalanmış ama hâlâ da kalbi çarpan,
Çatıları altında gömülü ve teselli bulmadan göçüp gidenleri
Korkunç acılar içinde tüketen içler acısı günlerini!
Nefesleri tükenirken o zar zor çıkan haykırışlarına,
Ve şu tüten küllerin korkunç görüntüsüne,
Diyebilir misiniz bu yasalar,
“Sonucudur seçimi gerektiren, İyi ve özgür bir Tanrı’nın özgürce seçtiği ebedi yasaların”
Diyebilir misiniz, gördüğünüzde yığınla onca kurbanı: “Bedelidir ölümleri suçlarının, Tanrı öcünü aldı?”

Ünlü Fransız filozof Voltaire (1694-1778) böyle sorgulamıştı: “Yaşanan depreme ve bunca acıya Tanrı’dan diyebilir misiniz?”

267 sene olmuş yazılalı. 267 sene sonra Anayasa’sında laik ve demokratik olduğu yazan bu ülkenin İçişleri Bakanı çıktı ve “Allah’tan geldi, inanıyoruz, Müslüman’ız” dedi.

Oysa yaşamakta olduğumuz böyle bir deprem Avrupa’da, Japonya’da yaşansaydı, ülkeyi yönetenlerin hepsi siyaset etiği gereği kesinlikle çekip giderdi.

Çekip gitmek bir yana, bizimkiler, şimdi de yazgıcı (fatalist), cebriyyeci bir yaklaşımla “Tanrı’nın takdiri, yazgı” gibi, sadece bilime değil, İslam’a da ters düşen sözlerle ya kendilerini avutuyor ya da bütün sorumluluğu Tanrı’ya yüklüyor.

Depreme dayanmayan binaları Allah mı yapıyor? Çürük binalara Allah mı af çıkarıyor? Ölüm tuzağı halindeki kaçak yapılara Allah mı “oturma ruhsatı” veriyor?

***

Aydınlanma çağının gerisine ilk düşüşümüz değil ama en sert düşmüşüz. Adını koymuşlar ya, Hatay’daki Rönesans Rezidans. “Rönesans” sözcüğünün anlamını acaba biliyorlar mıydı? Yoksa kulağa hoş geldiği için mi seçtiler? “Homo faber iplus fortunae”. Rönesans’ın özü bu. Latincede “İnsan alınyazısının yaratıcısıdır” anlamına gelir. Ortaçağ karanlığının reddi demektir. Hümanizmin, insan ve insanlık bilincinin yükselişi, matbaanın keşfi; bilginin, kitabın, okumanın yayılışı, fikirlerin dolaşımı, kadercilik ve din temelli hurafelerin iflası, cehaletin yarılışı; Kopernik, Kepler, Galileo ve giderek Newton’la modern bilimin doğuşudur. Evren, doğa kanunlarını sorgulayan seküler görüşün temelidir Rönesans. “Kuşku”nun dogmaya kafa tutması, akılcılığı keşfidir. Düşüncenin merkezine Tanrı yerine insanı koymak suretiyle dünyayı baştan yorumlayan muazzam bir değişim ve dönüşüm dönemidir.

6 Şubat depreminin simgesel enkazının taşıdığı adın “Rönesans” olması, trajik bir ironi. Bin kişiye mezar olduğu söylenen kışla görünümlü yapı zira, Rönesans’ın simgelediği her şeyin zıttı. Ceplerini doldurmak için günahların affı karşılığında “cennet arsa” satan ortaçağdaki soytarı din adamları misali, bu simge yapının simge müteahhidi Mehmet Yaşar Coşkun (havaalanında Karadağ’a kaçarken yakalanmış) de domino taşları gibi devrilen rezidans bloklarını “cennetten köşe” sloganıyla pazarlamış. 2014’te inşa edilen, 11 katlı binaya bilimle dalga geçerek yalnızca 1.5 metre temel kazmış. Hangi Rönesans?  Ne Rönesans’ı? “Ortaçağ Rezidans” olmalıydı adı.

***

Ders alacak mıyız? Tabi ki hayır. Çünkü yaşadıklarımızı esas sebebinin akıl ve bilimle hareket etmeyi bir türlü beceremediğimizi de bilmiyoruz.

Türkiye’nin en tanınan yerbilimcilerinde Prof. Dr. Celal Şengör beş ay önce toplumu, ilgilileri uyarmıştı:

Türkiye halkı kravat takar, lüks otomobillerde dolaşır, onların bikinili hatunları, sosyetik plajları doldurur, plansız şehirlere şekilsiz gök delenler inşa ederek yaşanmaz hale getirir ama tüm bu halk zenginiyle fakiriyle, şehirlisiyle   köylüsüyle zır cahildir. Kendi tarihinden habersizdir. Aslında ne dilini ne dinini bilir ne geleneklerini tanır ne de toplumsal değerlerinin evriminden haberdardır.

Artık yeter! Bu ve benzeri rezillikleri yalanlarla besleyip yücelten, buna karşılık bize bütün dünyada saygınlık kazandıran, aklımızı kullanıp onurlu insanlar olmamızı sağlayan Atatürk’ü aşağılayan âlim pozlu, ukala tavırlı zır cahilleri her gün halkın karşısına diken televizyon kanallarından ve gazetelerden gına geldi.

 Yükselen ahlaksızlık grafiğimiz kimin eseridir sanıyorsunuz? Cehalet tüm fenalıkların anasıdır. Biz de o anayı besleyip büyütüyor, onun tosuncuklarına oylar veriyoruz. Artık yeter! Memleketimde her elimi attığım yerde cehalet çirkefine bulaşmaktan bıktım…”

***

Gerçekten de ülkemizi yüceltmek ve devletimizi daha etkin çalıştırabilmek için iki kavram öne çıkıyor: Akılcılık ve erdem… Birinin temelinde bilimin rehberliği, diğerinin özünde ahlakın belirleyiciliği var. Çözüm de bu ikilinin bileşkesinde aranmalıdır.

Esasen bu iki kavram, Atatürk Cumhuriyetinin de temel değerleridir. Halkı dokusunda mevcut taassubun sağladığı ortamdan istifadeyle yürütülen yıkıcı propaganda önemli ölçüde etkili olmuş, cehalet örgütlü hale getirilerek Cumhuriyetin Aydınlanmacı felsefesine inancı zayıflatmış ama öldürememiştir.

Karşıdevrimci güçlerin, Cumhuriyet Devrimi’ni yıkma gayreti, kendi yıkımlarını doğurma aşamasına gelmiştir. Şimdi sıra yeniden Atatürk’ün gösterdiği yoldadır. Bu da geçmişte yapılan hatalardan dersler çıkararak yetkin aklı etkin kılmakla mümkündür. Bunun bilincinde olunmazsa yıkım kaçınılmaz olur…

https://ikinciyuzyil.com.tr

reklam

YORUM ALANI

Muhsin Gülbol 21 Şubat 2023 / 20:02 Yanıtla

Eline, yüreğine sağlık hocam.

Müzeyyen Von Prince 21 Şubat 2023 / 20:59 Yanıtla

Yüreğinize saglik

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.