Advert
Advert
SON DAKİKA
Advert

HESAP KAPATMA

Son Güncelleme :

27 Aralık 2022 - 16:48

reklam
HESAP KAPATMA
reklam

HESAP KAPATMA

Bu seneki son yazımı yazıyorum. Sevinçlerimizle, acılarımızla ve anılarımızla bir yılı geride bırakıyor, aydınlık ve mutlu yarınlara ulaşma umutlarımızı canlı tutarak yeni bir yıla giriyoruz. Bu geçen yılın kolay bir yıl olmadığını söyleyebilirim. Yüz yılda yaşanacak olaylar silsilesini bir yıl içinde yaşamak zorunda kaldık. “Birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla muhtaç” olmadığımız bir gün yaşamadık. Ama bu kadar kavga, gürültü içinde geçen günler de yaşamamıştık. “İktidarın sürekliliği gerilimin kalıcılığına bağlıdır” politikası sonucunda içeride ve dışarıda kavgalı olmadığımız birini bulmamız hayli güç.

Oysa ki bu yıl, geçen yıldan iyi olacaktı. Öyle vaat edilmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan enflasyon, faiz, cari açık ve dolar kurunun düşüşe geçeceğini söylediği model için sene başında, 18 Ocak 2022’de “Enflasyon, düşüşe girmiştir, girecektir. Bu bir defa kesin. Yavaş yavaş, kademeli bir şekilde, aceleci olmadan kur da düşecek, faiz de aynı şekilde düşecek ve 2022 bizim en parlak yılımız olacak” demişti. Ama yine olmadı. Olmadığını da Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, dümdüz söyledi. Dedi ki: “2022, en kötü yıl olarak tarihe geçecek. 100 milyar dolar dış ticaret açığı, 50 milyar dolar cari açık söz konusu. Ama çok şükür, bu zor dönemi geride bırakıyoruz.”

Nebati’nin yeni yıl iyimserliğine güvenmemek için sebep arıyorsanız, bulursunuz. Bitmek üzere olan 2022’yle ilgili öngörüleri tutmadı. Dışarıdan para bulup günü kurtaran müflis tüccar gibi ülke olarak her türlü tavizi veren ve her varlığımızı satan bir noktaya sürüklendi ülke. Türkiye en büyük ekonomilerden biri olmak şöyle dursun 40 yıldır dahil olduğu ilk 20 kulübünden bile düştü. Yüksek faiz ve yüksek enflasyon liginde en yukarılarda. Yolsuzluk ve kara parayla mücadelede çok kötü bir yerde. Kişi başına düşen gelir liginde; yani vatandaşına refah sağlamakta 20 yıl öncesinden bile daha geride. Bırakın dünyanın en iyi ekonomilerinden birisi olmayı, yani ilk 10’a girmeyi; ilk 10’daki ülkelerden de ilk 50’dekilerden de tek sent yabancı yatırım alamaz hale gelmiş durumdayız. Tek sermaye girişi vatandaşlık garantisi verdiğimiz ev satışlarından gelen para… 2023 beklentilerine mesafeli yaklaşmaya bu bile yeter. Yine de en kötüsünü geride bıraktığımıza inanmak istemez misiniz? Kulağa hoş geliyor. Yeni bir yıla umutla, iyimser beklentilerle girmeye kim teşne olmaz! Ne ki dilek ve temennilerle gerçekler çoğu kere örtüşmüyor.

Ben de, bu geçen yıl da, daha önceki yıllarda olduğu gibi, uzak ülkemde/memleketimde olan bu gerçek olayları izleyip, vatan sevdası ve hasreti içinde, düşüncelerimi/hissettiklerimi sizlere aktarmaya çalıştım. Eğer burada bir hatam olduysa lütfen beni uyarın. Ama ben hatasız kul olmaz misali şimdiden özrümü dileyeyim.

Memleketin hesabını veremem ama kendi hesabımı sizlerin huzurunda kapatmak isterim. Her günün hesabını kapatarak gözlerimi yumup uykuya dalmayı tercih ederim. Bu çocukluğumdan beri benim hep adetim olmuştur. İyi veya kötü ne yaptıysam başımı yastığa koymadan o günü tekrar yaşarım. Muhasebede kullanılan T cetveli gibi bir bakiye çıkartırım. Helalleşmem, gönlünü almam gerekenleri de bir kenara ayrıca not eder sonra uykuya dalarım. Günlük hesabınızı tuttuğunuzda yılın hesabını tutmak da kolay oluyor. Ama tutamayacağım bir ayrı hesap var. O da ülkeme, aileme, yakınlarıma, kadim dostlarıma, öğrencilerime, İkinciYüzyıl, Körfez ve Sonmedya okurlarıma, Facebook’ta tanıdığım/tanımadığım sayfa arkadaşlarım sizlere olan borcum.

İyi ki bu ülkenin vatandaşıyım, iyi ki bu topraklarda doğmuşum, Uzaklardan da olsa iyi ki sizlerin arasındayım. İyi ki varsınız…

Yıllardır İzmir’den yazılarımı izleyen Müzeyyen Hanım’ın bir paylaşımıma yaptığı; “Yüreğinize sağlık, yazılarınızı büyük bir keyifle okuyorum. Uzun süren bir hastalık ve hastane döneminde kaçırmadan okumaya çalıştım. Yazılarınızla yaşadığımız ülkedeki yaralarımıza dokumanız, bizi kuvvetli ve güzel anlayabileceğimiz akıcı bir dille anlatılarınız, başka bir ülkede olsa da böyle değerlerimizin (varlığınız) bize umut veriyor, cesaret veriyor, var olun sağ olun.” yorumunu okuduğum anda HALDUN TANER’in bir yazısını anımsadım (1979).  Bu satırlar ondan:

“Aldık elimize kalemi yazdık durduk, yaz kış demedik, gece gündüz demedik gözlemledik yazdık. Sevdik yazdık, kızdık yazdık, umutlandık yazdık, umutsuzlaştık yazdık, sevindik yazdık, üzüldük yazdık. Yazarlığın insanı tüm varlığı, tüm zamanı, tüm bilinci, tüm bilinçaltısı ile, gecesi gündüzü, gerçeği ve düşü ile emen ne doymak bilmez, ne kaprisli, kendinden başka sevgili çekemez, ne kıskanç bir meslek olduğunu bile bile yazdık.

Ama yine aynı yazarlığın, dağınık düşünceleri kâğıda dökerken bizi nasıl birden arılığa, yalınlığa bir kelime ile düşünceye egemen olmaya götüren bilge bir dost olduğunu da görüp, sevinip yazdık. Yalnızlığımızda, umutsuzluğumuzda bizi yok olmaktan kurtaran bir can simidi gibi ona sarılıp yazdık. Uyurken uyanıp yazdık, hasta ve ateşli iken başımızda buz kesesi yazdık, kâğıt bulamadık bazen kâğıt peçeteye yazdık, gömlek manşetine yazdık, yatak çarşafına yazdık.

Dünyada neler yitirme, en yakınlarımızı kırıp geçirme, ne nimetleri kaçırma bahasına yazdık. Uyarmak için yazdık, öğretmek için yazdık, anlatmak için yazdık, güldürmek için yazdık, yüreklendirmek için yazdık. Bunların hepsini bir arada yapmayı deneyerek yazdık. Bir gediği doldurduğumuz kuruntusu ile bizden önce söylenmeyeni yakalamak hevesiyle yazdık. İnsan gerçeğini yakaladığımız bir yanı ile Türkiye gerçeğini ayrı bir açıdan verdiğimiz umuduyla yazdık. Yararlı olmak duygusu ile yazdık.

Yazıyoruz da. Yazacağız da. Ölüm bir gün elimizi tutuncaya kadar.”

Çoğunlukla düşüncelerimizle yarattığımız, eylemlerimizle hak ettiğimiz hayatı yaşarız. Kontrol edemediğimiz pek çok şey var ama her zaman hayatımız dememiz gereken yörüngede olup bitenlerin çoğunu kontrol ettiğimize inanıyorum. Onu nezaket ve cömertlikle doldurmalıyız; meraklı gözlerle ve sürekli sorularla gözlemlemeliyiz; onu yeniden inşa etmek, sahip olduklarımız ve başkalarına verdiklerimiz için daha güçlü ve daha minnettar olmak için onu her gün vermek zorundayız. Dileğim, hepimizin başkalarının ziyaret etmeyi sevdiği ve hayatlarında gezmekten ve düşmekten zevk aldığı bir hayat yaratmamızdır. Hepimizin sahip olduğu harika yetenekleri alıp iyilik için kullanmamız. Evet, bu benim yeni yıl dileğim.

Karanlığın en koyulaştığı an, aydınlığa en yakın zaman olabilir. En uzun geceyi (birkaç gün önce, 21 Aralık’ta) geride bıraktık. En kötü yıl için de geri sayıyoruz, az kaldı. Fakat 2022’yi arkada bırakmak için geçip gitmesi yetmiyor. “Gidişi olsun, dönüşü olmasın; gelen yıl, yine gideni aratmasın” dualarının kabul olması da şart.

Bu yeni yıla evrilirken, diyorum ki Tevfik Fikret’çe:

Sabah olacaktır, sabah olur; geceler…

Silin bulutları…

Yaşar mutlak vatan, sizinle zindan karanlığından uzak.

https://ikinciyuzyil.com.tr

 

reklam

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.