ŞİİRİN DEĞERLERİ: AŞKIN VE SEVDANIN ŞAİRİ CEMAL SÜREYA
Edebiyatımızın ve İkinci Yeni’nin en çok sevilen şairlerinden olan Cemal Süreya 1931’yılında o zamanlar Erzincan’a bağlı olan Pülümür ilçesinde (Şimdi Tunceli’nin ilçesi) dünyaya geldi.
Çocukluğunun ilk yılları Erzincan’da geçen şair, Dersim isyanından sonra ailesinin Bilecik iline sürgün edilmesiyle orada ilk okula başlamış ve daha sonra İstanbul’a taşınılınca da ilk 9kula orada devam etmiştir.
Haydarpaşa Lisesi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve iktisat Bölümü’nü bitirdi. Çeşitli kurumlarda görev yaptı.
Beni Öp Sonra Doğur Beni
şimdi
utançtır tanelenen
sarışın çocukların başaklarında.ovadan
gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan
çeviriyor o küçücük güneşimizi.taşarak evlerden taraçalardan
gelip sesime yerleşiyor.sesimin esnek baldıranı
sesimin alaca baldıranı.ve kuşlara doğru
fildişi rüzgarın tavrı.
dağ güneş iskeleti.tahta heykeller arasında
denizin yavrusu kocaman.kan görüyorum taş görüyorum
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
– uykusuzluğun sütlü inciri –
kovanlara sızmıyor.annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni.Cemal Süreya
İlk şiiri “Şarkısı Beyaz” Mülkiye dergisinin 8 Ocak 1953’te yayınlandı. Özgün söyleyiş biçimi ve çarpıcı imgeleriyle başarılı şiirler yazdı.
Bir arkadaşıyla girdiği iddiayı kaybedince soyadındaki “y” harfinden birini sildireceğini söylediği için Süreyya olan soyadını Süreya olarak değiştirir.
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun, git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar, gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştıOysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydikOysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.Cemal Süreya
Üvercinka
Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu
kesmemeye
Laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahilAydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahilSenin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahilBirlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse
değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna
diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahilBurda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil
“Üvercinka, güvercin kanadından kısaltılarak elde edilmiş bir sözcük; barışa, aşka, dayatmaya dönük bir kavram. Kitabımın adını Üvercinka koymuş;
”kelimeyi zorlayan şiirimden ufak ama anlamlı bir kesit vermiş oluyorum galiba.”
demiştir şair.
Cemal Süreya Darphane’de müdür; paranın yerinde şair müdür. Bütün yolsuzlukları tespit edip, rapor eder, Ankara’ya gönderir, mükafat bekler, ama ses yok. Bir daha yazıp bir daha gönderir. Çok geçmeden zamanın bakanı Darphane’yi teftişe gelir. Gelir ama Cemal Süreya’nın elini bile sıkmaz. “Bu kapının arkasında ne var?” diyerek bütün odaları dolaşır. Cemal Süreya’ya hiç muhatap olmaz, yardımcılarına sorar. Bu kapının arkasında ne var, burada ne var… İki saat dolaşır ve gider.
Giderken Cemal Süreya der ki:
“Bir kapı var ki, onu size hiç açmayacağız”.
“Hangi kapı, ne kapısı” der bakan.
“Gönlümüzün kapısı”.
Bakan gider, bir rapor hazırlar: Darphaneyi gezdim, çok pis buldum. Müdür Cemalettin Seber’i (Cemal Süreya) görevden alıyorum.
Cemal Süreya bu yazıyı alınca bir basın toplantısı düzenler ve der ki:
“Bakan haklı, gerçekten de o gün şanlı Darphane, tarihinde ilk defa kirliydi. O da Sayın Bakanın burada teftişte olduğu saatlerdi.”
Eserleri:
Üvercinka (1958)
Göçebe (1965)
Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973)
Uçurumda Açan (1984)
Sıcak Nal (1988)
Güz Bitigi (1988)
Sevda Sözleri (1990)
Şiir kitapları dışında deneme, eleştiri, günlük ve antoloji türlerinde de yazmıştır. Eserlerinde aşk, kadın, yalnızlık, sosyal ve siyasal eleştiriler, ölüm temalarını işlemiştir. Kırka yakın kitabı Fransızcadan Türkçeye çevirmiştir. Papirüs dergisini çıkarmış ve bu dergide edebî görüşlerini ve fikirlerini ortaya koymuştur.
9 Ocak 1990’da girdiği şeker koması sonucu vefat etmiştir.
1959’da Uverinka ile Yeditepe Şiir Armağanını, 1966’da Göçebe Türk Dil Kurumu Şiir Ödülünü, 1988’de Aıcak Nal ile Güz Bitiği ile Necatigil Şiir Ödülü’nü almıştır.
1991’den itibaren Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği tarafından Cemal Süreya Şiir Ödülü verilmektedir.